BAŞARISIZ İMPARATORLUKLAR

 

İASON VE MAUSOLLOS MÖ 375-353

MÖ 362′ de, Mantineia Muharebesi’ndeki Thebai zaferi, Spartanın eski konumunu yeniden kazanamayacağını göstermiş ancak bunun dışındaki her şeyi çözümsüz ve istikrarsız bırakmıştı

Epameinondas’ın Mantineia’da ölümü, Yunan’ın büyük kısmı tarafından tamamen kabul edilmeyen Thebai hegemonyasını da sona erdirdi. Ardından bütün geleneksel güçler, farklı boyutlarda ortaya çıkan mali ve siyasi bir yıpranmışlıkla karşı karşıya geldi. Yunan siyasetindeki boşluk, Yunan sınırlarındaki kudretli hükümdarları kendine çekmeye başladı. Yunan siyasetinde baskın çıkmayı amaçlayan iki yeni güç olsa da bu güçlerin ikisi de hükümdarların ölümlerinin ardından kısa sürede söndü.

 

PHERAİ’Lİ İASON H. MÖ 380-370

Kıta Yunanistan’ının en kuzey ucunda yer alan Teselya, son derece geniş ve verimli bir bölgeydi ve bir hanedanın veya hükümdarın ortaya çıkması için uygundu. Güney Yunanistan’a göre daha sulak alanların bulunduğu bu bölge, güneydekinin aksine süvari içinde elverişliydi. Ancak Teselya, uzun süredir bir birlerine düşman, aristokrat klanlarca bölünmüştü. Hepsi de soylarını, sparta kralları gibi, Herakles’e (Herkül) dayandıran klanların en kayda değeri, Aleuadai ailesiydi.

Teselya’nın kıyı şehirleri kimi zaman bağımsız olmuştu. Bu bölünmüşlük, Teselya’yı başta Persler, Atina ve Sparta gibi dış güçler için kolay bir av haline getirdi.

Kserkses MÖ 480’deki büyük istilası için Teselya süvarisinden yararlandı. Ancak Teselya’nın “Med-leşmesi”, Yunan statüsünden vazgeçtiği anlamına gelmiyordu.  MÖ 4. Yüzyılda Teselya da “polis” merkezli hayat tarzı yaygınlaşırken, ülkeyi birleştirmek için bir dehaya ihtiyaç duyuluyordu. Bu deha, kısa süreliğine de olsa İason’un şahsında bulundu. 

Tagos (efendi) adlı antik unvan, Teselya’yı birleştiren hükümdara verilirdi. MÖ 380’de Teselya’nın güneyindeki Pherai’ın tiranı İason gücünü gösterdi ve diğer klanlar ve şehirler tarafından tagos olarak tanındı. İason işe, Teselya ordusunu federal temellere göre yeniden düzenleyerek başladı Euboia’nın işlerine de karıştıysa da, Sparta’nın midahalesi üzerine etkili olamadı. Thermopylai yakınlarında ki Herakleia’daki Sparta birliği, İason’un orta Yunanistan’a yayılmasını engelledi.

MÖ 371 Temmuz’unda, Sparta’nın Leuktra’da Thebai karşısında aldığı şok yenilginin haberleri, İason’un sahneye çıkmasını sağladı. İason’un süvarisiyle hızla güneye indi. O kadar hızlı hareket ediyordu ki, düşman şehir Phokis bile onu durduramadı. Tam zamanında Boiotia’ya ulaştı ve silah kuşanmış bir hakem rolü oynadı. Thebai’lılar, haka daha büyük bir orduya sahip Spartalıların Peloponnesos’a dönmelerine izin vermek zorunda kaldı. İason, Thebai’ın çok güçlenmesini istemiyordu. Yurduna dönerken yolda Yunanistan’a açılan kapı olan Heraklia kalesini yıktırdı.

Teselya süvarisi ve paralı askerlerden oluşan İason’un ordusu artık Yunan’daki en güçlü orduydu. İason bir de donanma inşa etmeye koyuldu. Yunan’ın yeni hegemonu olarak görülen İason, Perslere karşı bir Panhelen savaşından bahsetmeye başladı. İason en büyük etkinliklerden biri olan, sonraki Pythia festivalinde (Delphoi’da yapılırdı) baskın bir hale geçmeyi ve Delphoi’u denetim altında tutan Amphiktyonia (komşular)  Meclisi’nin başkanı olmayı amaçladı. Ancak MÖ 370 sonlarında bir gün, süvarisini denetlerken şahsi nedenlerle  Teselyalı soylular tarafından öldürüldü.  Oğlu Alexsandros, tagos olarak babasının yerini aldı ancak babasının yeteneklerinden mahrumdu. MÖ 364’te Thebai karşısında yenilgiye uğrarken Thebai’ın zaferi, general Pelopidas’ın hayatına mal oldu. Alexsandros MÖ 358’e kadar yaşasa da gücü fazlasıyla azalmıştı. 

 

KARİA’LI MAUSOLLOS H. MÖ 377-353

MÖ 4. yüzyılda Pers İmp. Anadolu’nun en batısındaki satrapları giderek güç kazandı. Bağımsız olmasalar da, kudretleri arttı. Hatta unvanlarını oğullarına devretmeye başladılar. Bunların birçoğu MÖ 360’larda İmparatorluğu sarsan ”Satraplar Ayaklanmasına” katıldı. Bu hükümdarlardan en güçlüsü, MÖ 377’de babasından Karia (güneybatı Anadolu) satraplığını devralan Mausollos’tu.

Mausollos başkentini iç kesimlerde ki Mylasa’dan, Halikarnassos’a nekletti. Burada, yarı Helen, yarı Karia’lı ve ihtişamlı bir şekilde hüküm sürdü. Halikarnassos’un dışındaki bir adada (bugün yarımadadır) bir kale ve şehirde çifte bir liman inşa etti.

Mausollos konumunu sağlamlaştırdıktan sonra, nüfuzunu güneydoğuda Likya’ya, kuzeyde Miletos’a ve en önemlisi batıda adalara doğru yaymaya başladı. ikinci Attika-Delos Birliği giderek gözden düşmüştü, zira Atina müttefiklerini sömürmeyeceğine ilişkin başlangıçtaki sözlerini tutmadı. Örneğin, Samos’a kleroukhos, yani koloniciler yolladı. MÖ 357’de Khios, Kos ve Rodos ayaklanarak ”iç savaş” adı verilen çatışmayı başlattılar. Bu adalar, Mausollos’tan destek istedi. Mausollos kurnaz bir şekilde bu Yunan şehirlerinin kendi kendilerini yönetmelerine izin vererek, adalara yalnızca küçük garnizonlar gönderdi. Ancak Mausollos’un MÖ 353’teki ani Ölümüyle, küçük imparatorluğu da etkisizleşti. Ardından dul eşi Artemisia tahta çıktı.

Artemisia kocasının anısını yaşatmak için, Halikarnassos’ta Mausoleion adı verilen bir anıt mezar yaptırdı. Bu mezar, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edilir. Mezarın muhteşemliği, Mausollos’un hanedanının zenginliğini göstermiş ve dilimize ”mozole” sözcüğünü kazandırmıştır.

 

7986340821_a1740b0e04_o
Halikarnassos’ta Mausoleion adı verilen bir anıt mezar

Yorum bırakın